SHD''den çarpıcı ''deprem'' raporu: ''İmar aflarının ağır bir sonucu''

 
SHD''den çarpıcı ''deprem'' raporu: ''İmar aflarının ağır bir sonucu'' SHD''den çarpıcı ''deprem'' raporu: ''İmar aflarının ağır bir sonucu''

Raporda, 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşananlar incelenip detaylı bir şekilde değerlendirildi. Bunların arasında bir dizi kamu kurumunda, hastanelerde ölen ve hatta bile bile ölüme gönderilen insanlar olduğu halde bir tek kamu görevlisi yok. *Deprem sonrası kaybolan kişi sayısının bini aşkın olduğu; hem bu mevzuya özgü çalışma yürüten Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) yöneticilerinin, hem de Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar tarafında İçişleri Bakanına yanıtlamak üzere verilen yazılı soru önergesinden öğreniyoruz. *Afet sonrası iyileştirme planının hazırlanmasından ve uygulanmasından sorumlu olacak kurum dahi bulunmuyor*Hatay’da caddelerde, sokaklarda yıkım yapan iş makinaları tozu dumana katarak herhangi bir kurala uymak zorunda kalmadan yıkıma devam ettiler ve ne yazık ki tüm uyarılara rağmen bu yıkımlara devam ediyor. Bu yardımların nasıl kullanıldığı ve kullanılmakta olduğu, şeffaflık geleneği olan bir hukuk devletinde derhal yayınlanır ve ilan edilirdi. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi deprem suçlarına karşı aslında hiç mücadele etmemişler. *Depremle birlikte İskenderun Limanı’nda bir konteynerde başlayan ve daha sonra yayılan yangın, müdahalenin zamanında yapılmaması sebebiyle, resmi açıklamalara göre 1730 konteynerın içindeki yüklerle beraber tamamen yanmasıyla sonuçlandı. Enkazlarda yanarak hayatını kaybedenlerin kimliğini tespite yönelik DNA örneği dahi alınamamış olanlar var. Yaptığımız saha ve açık kaynak araştırmasında halen birçok aile kayıplarını arıyor. Türkiye’de böyle bir yönetim geleneği maalesef yok. Barınma sorunu ilk günlerden itibaren yakıcı şekilde kendini hissettirdi. *Kayıplarla ilgili en vahim durum da kaybolan çocuklar. İNSAN BEDENLERİ ENKAZLARA GÖMÜLDÜ*Ne kadar acı ki enkazlarda ceset parçaları iş makinalarının kepçelerinde sallandı. *Engellilerin ihtiyacı olan yaşamsal malzemeler, bedensel ve zihinsel engelli bireyler yardım dağıtım noktalarına ulaşamadığı için ihtiyaçlarını karşılamadı. AKPnin  2002-2018 yılları arasında 16 yılda 9 defa imar affı çıkarıldığına dikkat çekilen raporda, 6 Şubat depremlerinin imar aflarının ağır bir sonucu olduğuna vurgu yapılarak on binlerce insanın ölümüne doğrudan etkisi olduğu belirtildi. Bilgi edinme kapsamında yaptığımız CİMER başvuruları da yanıtsız kaldı. *Depremin hemen ardından birçok enkazda yangın çıkmış ve yetkililer yangınlara zamanında müdahale edememişti. *Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan incelemelere göre; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Hatay, Antakya Serinyol, Antakya Merkez ve Samandağ Yeşilköy, Samandağ Merkez ve Defne’den aldıkları 45 numunenin 16’sında asbest tespit edildi. Yetkililer bu konuda çelişkili açıklamalar yaptılar. *Deprem sonrasında çocuk ve kadınların ihtiyaçları olan malzemelerin gelen yardım kolilerinde yeterince yer almaması, hijyen ihtiyacının ikinci plana atılması kadınların yaşadığı diğer bir problem olarak karşımıza çıktı. *Depremin hemen ardından Hatay’ın neredeyse tüm ilçelerinden asbest tehlikesine dikkat çekilmiş, “kanser olmak istemiyoruz” çığlıkları atılmıştı. ",. Raporda, sağlıktan hukuka kadar pek çok alanda çarpıcı bilgilere yer verildi. Binlercesi de sakat kaldı. Bu durumun varlığı yangınların depremin ilk günlerinden bu yana ciddi bir meseleye dönüştüğünü göstermektedir. Sağlık sistemi tamamen çöktü. Hukuk, siyasi iktidar için organize kazançlar sağlayacak şekilde dizayn edilirken Hatay halkı için sadece yoksulluk ve acı üreten bir mekanizmaya dönüştürüldü. Arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan kadınların mahremiyetini koruma konusunda hassasiyet gösterilmedi. Rapordan öne çıkan başlıklar ise özetle şunlar oldu:*Depremden bu yana bir yıl geçmesine rağmen, Hatay halkı her gün aynı plansızlık ve beceriksizlikle karşı karşıya kalıyor. Sahra hastaneleri kurulana ve hastalara müdahale imkânı doğana kadar binlerce insan hayatını kaybetti. Ulaştırma Bakanı Ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 6 Nisan 2024 tarihinde bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada GSM operatörlerinin haberleşmeyi sağlayamadıklarını ve bu nedenle operatör firmalarına para cezası kesildiğini belirtti. Binlerce binanın hasar tespiti değiştikçe değişti. En çok ihtiyaç hissedilen bir dönemde gerek kamu gerekse özel şirketler haberleşmeyi sağlayamadılar.  Ne yazık ki depremin birinci yılında adalet rafa kalktı ve kelimenin tam anlamıyla bir hukuk rezaleti yaşandı. *Depremin ardından Türkiye’ye uluslararası yardımlar akmaya başladı. Raporda, Doğal afetlere karşı önlem alması gereken kurumların içinin boşaltıldığını, halkı kandıran açıklamalar ve mizansellerle gerçeklerin gizlendiği, personel, temsil, tatbikat, eğitim ve benzeri adlar altında devasa bütçelerin ulufe gibi dağıtıldığı bir döneme ışık tutmuştur denildi. Neredeyse dünyanın en pahalı internet ve mobil iletişim bedellerini ödeyen ülkemiz insanı en çok ihtiyaç hissettiği bir dönemde, hayati önemdeki iletişim ihtiyacını karşılayamadı. Gerek Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) gerekse GSM operatörleri depremi suçladılar. *Dondurucu soğukların yaşandığı günlerde gerçekleşen deprem bölgede yaşayan yüzbinlerce insanın evsiz kalmasına yol açmıştı. Üç hastane depremde kullanılamaz hale geldi denildi. 50 bini aşkın insan ölmüş, 100 bini aşkın insan yaralanmış ve on binlerce bina yıkılmış ama sadece 267 kişisi tutuklanmış. Kamu binalarında devletin güvencesinde hayatını kaybeden bir tek kamu görevlisine henüz dava açılmadı. Sosyal Haklar Derneği (SHD) İskenderun Temsilciliği, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerine ilişkin deprem raporu hazırladı. DEPREM SUÇLARINA MÜDAHALE EDİLMEDİ03 Şubat 2024 tarihinde Adalet Bakanı Yılmaz Tunçun depremin 1.  Hiçbir kamu görevlisi tutuklanmadı. Deprem, özellikle Hatay’da, sağlık politikalarının iflas ettiğini net bir şekilde gösterdi. Bilirkişi raporlarında kusuru tespit edilen kamu görevlilerine aradan geçen bir yıl içinde soruşturma izni dahi verilmedi. Normal bir hukuk düzeninde aksi düşünülemez.  SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ6 Şubat depremlerinde Hatayda neredeyse tüm hastanelerin çöktüğü ve kullanılamaz hale geldiği belirtilen raporda, Deprem sonrasında kamu ve özel tüm hastaneler kullanılamaz hale geldi. Hatay Valiliği Asbest tehlikesinin varlığını inkâr ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depremin beşinci ayında “İlk yapılan ihaleler alelacele yapıldığı için şartnamelerde bazı şeyler gözden kaçmış ” diyerek bir itirafta bulundu. ",Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği 6 Şubat depremlerine ilişkin bir rapor hazırladı. HABERLEŞME KESİLDİ6 Şubat depremlerinde iletişimin neredeyse koptuğu ve haberleşmenin kesildiği ifade edilerek şu bilgiler rapora yansıdı:Depremin üzerinden günler geçtikten sonra bile pek çok yerleşimde yerinde İnternet bağlantısı dahi kurulamadı. Devletin hiçbir makamı bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. *Kadınlar kendilerine özgü fiziksel sorunların yanında, sosyal yıkım yaşamalarına yol açan sorunlarla baş başa kaldı. Öldüler mi, kaçırıldılar mı bilinmiyor. Bir tek kamu görevlisi dahi sorumluluk alıp istifa dahi etmedi. HUKUK REZALETİ YAŞANDIRaporda, henüz birkaç yıl önce yapılan binalarda yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:Depremde asla yıkılmaması gereken ve olası depremlerde halkın yaralarını sarması gereken kamu binaları çökmüş, yazılı ve sözlü uyarılar kulak arkası yapılmış ise bunlardan sorumlu olanların yargı önünde hesap vermesi beklenir.  Hatay’da üç büyük kamu hastanesi bulunmaktadır. HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI AYLAR SÜRDÜHasar tespit çalışmaları aylar sürdü ve önemli ölçüde yanlışlıklar barındırıyordu denilen raporda, Hasar tespitinde hatır gönül ilişkilerinden suistimallere kadar her aşamada usulsüzlükler yaşandı. Yılı dolarken deprem suçlarına dair paylaştığı istatistiklere de yer verilen raporda şu bilgiler paylaşıldı:“Deprem bölgesinde yıkılan ya da üzerinde imara aykırı değişiklik yapılan binalarla ilgili yürütülen ceza soruşturmalarında, 2 bin 825 şüpheli hakkında işlem başlatılmış, bu kişilerle ilgili 267’si hakkında tutuklama kararı, 984’ü hakkında adli kontrol kararı devam etmektedir. Depremin 1 yılında Hatay’da depremzedelerin çadır yangınlarında, sel baskınlarında, kuralsız yıkımlarda, bir türlü düzenlenemeyen trafik keşmekeşi içinde ve elektrik kaçaklarında ölmeye devam ettiğine tanık olduk. “Hukuk ve adalet” adına yapıldığı ifade edilen icraatlar, Hatay halkını mağdur eden, çaresizlik yaratan, kaotik bir ortamda halkı nefessiz bırakan eylem ve işlemlerdi diye belirtildi. Bu görüntüleri tesadüfen yakalayan depremzedeler ve gazeteciler kamuoyuna gerçekleri duyurmaya çalıştı. Bu durum depremzedelerde bir başka yara açılmasına yol açtı.

SHD''den çarpıcı ''deprem'' raporu: ''İmar aflarının ağır bir sonucu''

 SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ6 Şubat depremlerinde Hatayda neredeyse tüm hastanelerin çöktüğü ve kullanılamaz hale geldiği belirtilen raporda, Deprem sonrasında kamu ve özel tüm hastaneler kullanılamaz hale geldi. En çok ihtiyaç hissedilen bir dönemde gerek kamu gerekse özel şirketler haberleşmeyi sağlayamadılar. Bu yardımların nasıl kullanıldığı ve kullanılmakta olduğu, şeffaflık geleneği olan bir hukuk devletinde derhal yayınlanır ve ilan edilirdi. AKPnin  2002-2018 yılları arasında 16 yılda 9 defa imar affı çıkarıldığına dikkat çekilen raporda, 6 Şubat depremlerinin imar aflarının ağır bir sonucu olduğuna vurgu yapılarak on binlerce insanın ölümüne doğrudan etkisi olduğu belirtildi. Binlerce binanın hasar tespiti değiştikçe değişti. Bu durumun varlığı yangınların depremin ilk günlerinden bu yana ciddi bir meseleye dönüştüğünü göstermektedir. Hukuk, siyasi iktidar için organize kazançlar sağlayacak şekilde dizayn edilirken Hatay halkı için sadece yoksulluk ve acı üreten bir mekanizmaya dönüştürüldü. Sosyal Haklar Derneği (SHD) İskenderun Temsilciliği, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerine ilişkin deprem raporu hazırladı. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi deprem suçlarına karşı aslında hiç mücadele etmemişler. *Depremle birlikte İskenderun Limanı’nda bir konteynerde başlayan ve daha sonra yayılan yangın, müdahalenin zamanında yapılmaması sebebiyle, resmi açıklamalara göre 1730 konteynerın içindeki yüklerle beraber tamamen yanmasıyla sonuçlandı. Kamu binalarında devletin güvencesinde hayatını kaybeden bir tek kamu görevlisine henüz dava açılmadı. Türkiye’de böyle bir yönetim geleneği maalesef yok. Arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan kadınların mahremiyetini koruma konusunda hassasiyet gösterilmedi. Raporda, sağlıktan hukuka kadar pek çok alanda çarpıcı bilgilere yer verildi. ",Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği 6 Şubat depremlerine ilişkin bir rapor hazırladı. HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI AYLAR SÜRDÜHasar tespit çalışmaları aylar sürdü ve önemli ölçüde yanlışlıklar barındırıyordu denilen raporda, Hasar tespitinde hatır gönül ilişkilerinden suistimallere kadar her aşamada usulsüzlükler yaşandı. *Deprem sonrası kaybolan kişi sayısının bini aşkın olduğu; hem bu mevzuya özgü çalışma yürüten Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) yöneticilerinin, hem de Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar tarafında İçişleri Bakanına yanıtlamak üzere verilen yazılı soru önergesinden öğreniyoruz. *Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan incelemelere göre; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Hatay, Antakya Serinyol, Antakya Merkez ve Samandağ Yeşilköy, Samandağ Merkez ve Defne’den aldıkları 45 numunenin 16’sında asbest tespit edildi. Bu görüntüleri tesadüfen yakalayan depremzedeler ve gazeteciler kamuoyuna gerçekleri duyurmaya çalıştı. *Engellilerin ihtiyacı olan yaşamsal malzemeler, bedensel ve zihinsel engelli bireyler yardım dağıtım noktalarına ulaşamadığı için ihtiyaçlarını karşılamadı. *Depremin hemen ardından Hatay’ın neredeyse tüm ilçelerinden asbest tehlikesine dikkat çekilmiş, “kanser olmak istemiyoruz” çığlıkları atılmıştı. Barınma sorunu ilk günlerden itibaren yakıcı şekilde kendini hissettirdi. Enkazlarda yanarak hayatını kaybedenlerin kimliğini tespite yönelik DNA örneği dahi alınamamış olanlar var. *Dondurucu soğukların yaşandığı günlerde gerçekleşen deprem bölgede yaşayan yüzbinlerce insanın evsiz kalmasına yol açmıştı. 50 bini aşkın insan ölmüş, 100 bini aşkın insan yaralanmış ve on binlerce bina yıkılmış ama sadece 267 kişisi tutuklanmış. Üç hastane depremde kullanılamaz hale geldi denildi. Yılı dolarken deprem suçlarına dair paylaştığı istatistiklere de yer verilen raporda şu bilgiler paylaşıldı:“Deprem bölgesinde yıkılan ya da üzerinde imara aykırı değişiklik yapılan binalarla ilgili yürütülen ceza soruşturmalarında, 2 bin 825 şüpheli hakkında işlem başlatılmış, bu kişilerle ilgili 267’si hakkında tutuklama kararı, 984’ü hakkında adli kontrol kararı devam etmektedir. DEPREM SUÇLARINA MÜDAHALE EDİLMEDİ03 Şubat 2024 tarihinde Adalet Bakanı Yılmaz Tunçun depremin 1. “Hukuk ve adalet” adına yapıldığı ifade edilen icraatlar, Hatay halkını mağdur eden, çaresizlik yaratan, kaotik bir ortamda halkı nefessiz bırakan eylem ve işlemlerdi diye belirtildi. Hatay Valiliği Asbest tehlikesinin varlığını inkâr ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depremin beşinci ayında “İlk yapılan ihaleler alelacele yapıldığı için şartnamelerde bazı şeyler gözden kaçmış ” diyerek bir itirafta bulundu. Yetkililer bu konuda çelişkili açıklamalar yaptılar. *Depremin ardından Türkiye’ye uluslararası yardımlar akmaya başladı. Neredeyse dünyanın en pahalı internet ve mobil iletişim bedellerini ödeyen ülkemiz insanı en çok ihtiyaç hissettiği bir dönemde, hayati önemdeki iletişim ihtiyacını karşılayamadı. Bilirkişi raporlarında kusuru tespit edilen kamu görevlilerine aradan geçen bir yıl içinde soruşturma izni dahi verilmedi.  Hiçbir kamu görevlisi tutuklanmadı. Sahra hastaneleri kurulana ve hastalara müdahale imkânı doğana kadar binlerce insan hayatını kaybetti. *Kadınlar kendilerine özgü fiziksel sorunların yanında, sosyal yıkım yaşamalarına yol açan sorunlarla baş başa kaldı. İNSAN BEDENLERİ ENKAZLARA GÖMÜLDÜ*Ne kadar acı ki enkazlarda ceset parçaları iş makinalarının kepçelerinde sallandı. Deprem, özellikle Hatay’da, sağlık politikalarının iflas ettiğini net bir şekilde gösterdi. Raporda, 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşananlar incelenip detaylı bir şekilde değerlendirildi. Rapordan öne çıkan başlıklar ise özetle şunlar oldu:*Depremden bu yana bir yıl geçmesine rağmen, Hatay halkı her gün aynı plansızlık ve beceriksizlikle karşı karşıya kalıyor. *Depremin hemen ardından birçok enkazda yangın çıkmış ve yetkililer yangınlara zamanında müdahale edememişti. *Afet sonrası iyileştirme planının hazırlanmasından ve uygulanmasından sorumlu olacak kurum dahi bulunmuyor*Hatay’da caddelerde, sokaklarda yıkım yapan iş makinaları tozu dumana katarak herhangi bir kurala uymak zorunda kalmadan yıkıma devam ettiler ve ne yazık ki tüm uyarılara rağmen bu yıkımlara devam ediyor. Depremin 1 yılında Hatay’da depremzedelerin çadır yangınlarında, sel baskınlarında, kuralsız yıkımlarda, bir türlü düzenlenemeyen trafik keşmekeşi içinde ve elektrik kaçaklarında ölmeye devam ettiğine tanık olduk. *Kayıplarla ilgili en vahim durum da kaybolan çocuklar. HABERLEŞME KESİLDİ6 Şubat depremlerinde iletişimin neredeyse koptuğu ve haberleşmenin kesildiği ifade edilerek şu bilgiler rapora yansıdı:Depremin üzerinden günler geçtikten sonra bile pek çok yerleşimde yerinde İnternet bağlantısı dahi kurulamadı. Bilgi edinme kapsamında yaptığımız CİMER başvuruları da yanıtsız kaldı. Ulaştırma Bakanı Ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 6 Nisan 2024 tarihinde bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada GSM operatörlerinin haberleşmeyi sağlayamadıklarını ve bu nedenle operatör firmalarına para cezası kesildiğini belirtti. *Deprem sonrasında çocuk ve kadınların ihtiyaçları olan malzemelerin gelen yardım kolilerinde yeterince yer almaması, hijyen ihtiyacının ikinci plana atılması kadınların yaşadığı diğer bir problem olarak karşımıza çıktı. Öldüler mi, kaçırıldılar mı bilinmiyor.  Hatay’da üç büyük kamu hastanesi bulunmaktadır. Raporda, Doğal afetlere karşı önlem alması gereken kurumların içinin boşaltıldığını, halkı kandıran açıklamalar ve mizansellerle gerçeklerin gizlendiği, personel, temsil, tatbikat, eğitim ve benzeri adlar altında devasa bütçelerin ulufe gibi dağıtıldığı bir döneme ışık tutmuştur denildi. ",.  Ne yazık ki depremin birinci yılında adalet rafa kalktı ve kelimenin tam anlamıyla bir hukuk rezaleti yaşandı. Bu durum depremzedelerde bir başka yara açılmasına yol açtı. Yaptığımız saha ve açık kaynak araştırmasında halen birçok aile kayıplarını arıyor. Devletin hiçbir makamı bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. Sağlık sistemi tamamen çöktü. HUKUK REZALETİ YAŞANDIRaporda, henüz birkaç yıl önce yapılan binalarda yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:Depremde asla yıkılmaması gereken ve olası depremlerde halkın yaralarını sarması gereken kamu binaları çökmüş, yazılı ve sözlü uyarılar kulak arkası yapılmış ise bunlardan sorumlu olanların yargı önünde hesap vermesi beklenir. Normal bir hukuk düzeninde aksi düşünülemez. Bunların arasında bir dizi kamu kurumunda, hastanelerde ölen ve hatta bile bile ölüme gönderilen insanlar olduğu halde bir tek kamu görevlisi yok. Gerek Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) gerekse GSM operatörleri depremi suçladılar. Bir tek kamu görevlisi dahi sorumluluk alıp istifa dahi etmedi. Binlercesi de sakat kaldı.